Arama motoru optimizasyonunda gün geçtikçe yepyeni trendler ortaya çıkmaya devam ediyor ve bu da SEO’yu öncesinden çok daha zengin bir disipline dönüştürüyor. SEO’nun bu trendler etrafında evrimleşmesinin ve yeni bir hal almasının sonucunda da ortaya kullanıcıyı adeta şımartan ve yücelten bir süreç çıkıyor. Site optimizasyonunuz çerçevesinde kullanıcılara sağlam bir kullanıcı deneyimi (UX) sunmak sizi sadece dönüşüm oranları açısından ödüllendirmekle kalmaz, aynı zamanda arama motorlarındaki sıralamanızı da iyileştirerek SEO süreçlerinize katkıda bulunur. Bir SEO uzmanı olarak siz de biliyorsunuz ki işin özünde Google’ın kaç zamandır tam olarak istediği de iyi bir kullanıcı deneyimiydi, değil mi?
Kullanıcı Deneyimi Nedir, Ne Demektir?
Şimdilerde tartışmalı olarak ülkemizde engellenmiş olan Vikipedi’deki tanımına göre kullanıcı deneyimi, “Bir kişinin bir ürün, sistem veya hizmeti kullanması sonucu ortaya çıkan algıları ve yanıtları” olarak tanımlanmış. Bununla birlikte bu tanıma aynı zamanda web geliştirme ve optimizasyon bakış açısından gelen kullanılabilirlik, etkileşim, erişilebilirlik, tasarım, içerik ve aranabilirlik gibi kavramlar da zaman içerisinde dahil edilmiş diyebiliriz. Bütün bunlara ek olarak kullanıcı deneyimi aynı zamanda duygu, hissiyat, algısallık, marka ve güven gibi diğer soyut kavramlarla da bağdaştırılmakta. Söz konusu kullanıcı deneyimi olduğu zaman mobil kullanıcı deneyimi (mUX) ve mikro elementler için özel olarak tasarlanmış mikro kullanıcı deneyimi (Micro UX) gibi farklı UX çeşitlerinin olduğunu da belirtmekte fayda var. Ben şimdiki yazımda salt kullanıcı deneyimine yoğunlaşmak yerine kullanıcı deneyimi ve arama motoru optimizasyonu arasındaki bağlantıdan ve kullanıcı deneyiminin arama motoru optimizasyonu çalışmalarına sağladığı katkılardan bahsedeceğim.
Bundan belki sadece birkaç yıl öncesine kadar az önce bahsettiğim türdeki syout kavram ve algıların SEO ile uzaktan yakından hiçbir ilgisi yoktu demem yanlış olmaz. SEO hep teknik, verisel, rakamsal ve mantıksal bir süreç olarak bilinir ve bu gözle değerlendirilirdi. Ancak şimdilerde durum tamamiyle değişti demek yanlış olmaz; zira iyi bir kullanıcı deneyimi olmadan tasarlanan bir proje her açıdan eninde sonunda başarısızlığa uğramaya mahkumdur – tabii ki SEO açısından da.
Kullanıcı Deneyimi Demek, Kullanıcının Verdiği İşaretler Demek
Google, kendi arama sonuçları sayfasında (SERP) nelerin döndüğünü çok iyi biliyor ve bir kullanıcının belirli bir sayfayı yararlı bulup bulmadığını takdir edersiniz ki hepimizden daha iyi anlayabiliyor. Eğer kullanıcı aradığı şeyi bir sayfaya girdikten sonra bulamamış ve bir önceki arama sayfasına geri dönmüşse – ki buna “pogostick” eylemi deniyor – bu aslında kullanıcıya dair bir işaret niteliğini taşıyor. Pekiyi olumlu kullanıcı işaretlerine ulaşmanın yolları nelerdir? Cevaplar oldukça açık ve net:
- İşe yarar içerik: Kullanıcının aramasını tetikleyen ihtiyaca yanıt verecek sonuçlar sunan, kullanışlı bir içerik sayfası oluşturmak.
- Anlamlı bir bütünlük: Arama sonuçlarında anlamlı bir bütün oluşturacak, nitelikli içerikler yaratmak ve bu içerikleri güncel tutmak.
- Kullanıcı deneyimi: Markalaşma, güven, kullanılabilirlik, erişilebilirlik ve sayfa yüklenme süresi başta olmak üzere UX’in en temel taşlarını bir araya getirmek.
Eğer bu alanlarda doğru optimizasyon sağlayabilirseniz çok daha iyi bir kullanıcı deneyimine sahip olur, dolayısıyla da kullanıcılar websitenizde çok daha pozitif bir algı ile hareket eder. Google da bunu sayfanız için daha iyi sıralama sonuçlarına dönüştürecektir.
Kullanıcı Deneyimi, Dönüşüm ve SEO
Dönüşüm ile arama motoru optimizasyonunu aynı kalem altında görmek kiminiz için şaşırtıcı olabilir, ancak neresinden tutarsanız tutun mantıklı bir bağdaştırma olduğunu inkar edemezsiniz. Dönüşüm elde etmek üzere yönetilen ve yürütülen bir websitesi iyi bir kullanıcı deneyimi ile aynı şekilde işler. Başka bir deyişle websitenizin “ikna edilebilirliği” de SEO açısından çok önemli bir faktör haline geliyor.
Bunu sizin için hemen örneklendirmem mümkün. Diyelim ki farklı şirketlere hizmet satan bir şirket işletiyorsunuz ve bir websiteniz var. Kullanıcı sunduğunuz hizmetlerle ilgili bilgi almak için B2B sitenize girdiği zaman eğer halihazırda sunduğunuz hizmetleri kısa, net ve ikna edici bir biçimde açıklarsanız kullanıcı büyük bir ihtimalle ya iletişim formunuzu dolduracak ya da belirtmiş olduğunuz telefondan sizi arayacaktır. Başka bir deyişle bir dönüşümün yaratılmış olma ihtimali oldukça yüksek.
Kullanıcı dönüşüme uğrarken arama motoru sayfa sonuçlarına geri dönme ihtimali de giderek azalacak ve kullanıcı kendini aynı hizmet için başka bir sağlayıcı aramak zorunda hissetmeyecek. her ne kadar istisnalar da meydana gelebilse de bu tarz dönüşümler genellikle bir kere meydana gelme trendine sahiptir. Neticede websiteniz için bir dönüşüm rakiplerimiz için daha az dönüşüm demek; bu da Google için sitenizden gelen “pozitif kullanıcı işaretleri” demek.
SEO’da ve UX’te Markalaşmanın Yükselişi
Söz konusu SEO ve kullanıcı deneyimi bağlantısı olduğu zaman öne çıkan bir diğer faktör markalaşma ya da başka bir deyişle marka gücü oluyor. Bunun sebebi de tabii ki Google’ın en değer verdiği faktörlerden birinin marka olması. Markalaşma aslında dijital pazarlama ile geleneksel pazarlamanın ortak zemini olma görevini görüyor; bu nedenle de markalaşma gibi faktörler SEO da dahil olmak üzere pek çok farklı açıdan önemini her daim korumaya devam edecek demek mümkün.
Google yaptığı algoritma değişikliklerinden birinde düşük kaliteli “exact-match” domainleri arama motoru sayfalarında azaltacağını duyurduğundan beri marka temelli SEO faktörleri üzerinde yoğunlaşmaya başladı. Yoğunlaştığı bu faktörler arasında sizler için verebileceğim belki de en iyi örneklerden bir tanesi dönüşüm oranları (CTR). Dönüşüm oranlarını artırmak için başlıklarda marka ismini geçirmeyi tavsiye etmeye başlayan Google böylelikle güçlü ve tanınmış markaların yaratılmasını desteklemiş oluyor.
SXO Nedir?
Search Experience Optimization (SXO) olarak bilinen ve temelde “arama deneyimi optimizasyonu” anlamını taşıyan SXO aslında arama motoru optimizasyonu ile kullanıcı deneyimini bir araya getiren bir taban kavram olarak karşımıza çıkıyor. Eğer bir SEO uzmanı olarak arama motoru optimizasyonu üzerinde çalışıyorsanız sadece anahtar kelimelerin değerli ve önemli olduğu günlerin geride kaldığı gerçeği ile yüzleşmelisiniz. Her ne kadar anahtar kelime araştırması hayati derecede önemli olsa da günümüz SEO süreçleri belli başlı ifadeleri metinlerinizde birkaç kere geçirmenin çok ötesinde bir yerde konumlanıyor. Alakalılık ve otoritenin hakim olduğu geleneksel panaroma yerini bambaşka faktörlere bırakmış durumda:
- Tarama optimizasyonu: Websitenizi Google botlarına uygun şekilde indekslenebilir, sınıflandırılabilir ve erişilebilir hale getirmek.
- Anlamlı alakalılık: Anlamlandırılabilir ve zengin içerikler sayesinde sayfa başına daha fazla SEO değeri katmak.
- Marka otoritesi: Sadece linkler hakkında endişelenmekle kalmayıp aynı zamanda sosyal ağlar, ürün değerlendirmeleri ve ün gibi faktörlere de önem vermek.
- Kullanıcı deneyimi: Pazarlamanın en geleneksel açılarından tutun da en teknik detaylara kadar sürecin her bir adımında iyi bir kullanıcı deneyimi prensibinden vazgeçmemek.
Kısacası bir SEO uzmanı olarak arama motoru optimizasyonu süreçlerinizi iyileştirmek istiyorsanız kullanılabilirlik, erişilebilirlik, sosyal ağlar ve analitik metrikler de dahil olmak üzere iyi bir kullanıcı deneyiminin tüm parçalarını SEO deneyiminiz içerisinde kullanmaya özen göstermeli ve kullanıcı deneyiminin SEO çalışmalarınıza muhakkak katacağı başarıdan faydalanmalısınız.
KONUK YAZAR
Ömer Akgün – Dijital Pazarlama Uzmanı & SEO Danışmanı
www.omerakgun.com.tr